Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

 
Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım! Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

İşte ben asil milletime asil at muamelesi yapıyorum. Başlığını şimdiden paylaşayım:Oy istenmez, alınır!İpuçlarından birini vereyim. Kontrollü kaos ortamı yarattım. Sonrasında “Mademki millet bu anayasanın sorunlu hale geldiğini düşünüyor. Sonra, “Zam gelebilir” diyorum. . . Aradan zaman geçiyor, biraz daha. . Yol haritam açık ve net:Her şeyi belirsiz hale getir, belirleyici ol!Seri üretime bağladığımız terörist imalatının son örneği Can Atalay olayında da her şey öngördüğümüz gibi gidiyor. . Ver korkuyu, al oyu! İstanbul adliyesi’nin koridorlarında “Yaşasın şeriat” diye slogan atanların başına bir şey gelmesin diye özel güvenlik ciddi önlemler aldı. . *** Anayasada, yasalarda sakatlık bir değil ki! Hangisini düzelteceğime şaşırıyorum. Halkı kin ve nefretle beslemek, ekmekle beslemekten daha kolay. Düşman üreteceksin, onu hain ilan edeceksin, yaptığı her şeyin terör faaliyeti olduğunu kanunlara dayanarak kanıtlayacaksın. Başarılı uygulamalarımın en başarılısı devlet kurumları arasındaki uyumu sona erdirip son sözün Saray’da söyleneceği bir düzensizlik kurmak oldu. Ne demiş atalarımız? Yok kanun, yap kanun!Yüksek yargı organlarının üstünde bir organ daha kurdum:Saraytay!Herkes kendini buraya göre ayarlıyor! Kanunlar her bakımdan önemli. Meclis istediğim hızda çalışmıyor. Ne zaman hangisi işimize gelirse onu kullanırız. Olaya CHP’yi bulaştırıp olayla ilgili yayın yasağı getirmek çok iyi oldu!***Önümüzdeki günlerde, milletten oy toplama teknikleriyle ilgili yöntemleri insanlığın hizmetine sunacağım. Sonra adliye girişine teröristlerin giriş yapması, işi daha karmaşık hale getirdi. Bunun en iyi meyvelerini yargıda alıyorum. Seferde yem azalınca yem verme aralığı da artar. Diyorum ki aynı konuda 4-5 kanun çıkarın. . Sonra kin ve nefret diline yeni sözcükler ekleyip piyasaya süreceksin! Bazen üretim hataları oluyor, yeterince kin ve nefret üremiyor ama o zaman da “korku”yu devreye sokuyorum. Tutturmuşlar, “masumiyeti karinesi”!Ulan cibiliyetsizler, bunun ne anlama geldiğini biz bilmiyor muyuz? Önce şu ilke yerleşecek:Herkes bize mahkûmdur, bize mahkûm olmadığını düşünen terörden hüküm giyer, mahkûm olur!Bunu “mahkûmiyet karinesi” olarak kayda geçirdik. Yenisini yapalım” diye bir hamle daha düşünüyoruz. Boru ötünce, atlar yem gelecek deyip rahatlar. Gelmeyince yine huysuzlaşırlar. Arada uyanıp “Hakkımı istiyorum” diyen olursa. Hemen haklıyorum!",. ” diye düşünüp tedirgin oldu. Hemen beklenti içine giriyorlar. Yerel seçimler sürecinde “ekonomi dışında her şeyin konuşulması” ilkesi çerçevesinde milletin anayasadan da bıkmasını sağlamak üzereyiz. Anayasa Mahkemesi “hukukça” diye yabancı bir dil kullanıyor ama olsun, biz yok saydığımız için varlığının anlamı olmuyor. Atlar yine rahatlar. Atlarsa az sonra yem geliyor diye rahatlar. Vermesem de verebilirim ihtimaline seviniyorlar. . Tabii millet korktu, “Adliyede böyleyse. Birkaç boş borudan sonra bir boruda yem verilir. Biraz zam yapıyorum. Atlar acıkıp huysuzlaşırsa arada yem borusu çalınır ama yem verilmez. Tarihte, atlarla sefere giderken, yem verilmeden önce “yem borusu” çalınır. Anayasada ne yazarsa yazsın, gerçek budur. .

Mustafa Balbay: Şahsıma mektuplar (5) Hak isteyeni haklarım!

İşte ben asil milletime asil at muamelesi yapıyorum. Düşman üreteceksin, onu hain ilan edeceksin, yaptığı her şeyin terör faaliyeti olduğunu kanunlara dayanarak kanıtlayacaksın. Vermesem de verebilirim ihtimaline seviniyorlar. Başarılı uygulamalarımın en başarılısı devlet kurumları arasındaki uyumu sona erdirip son sözün Saray’da söyleneceği bir düzensizlik kurmak oldu. Hemen beklenti içine giriyorlar. Ne demiş atalarımız? Yok kanun, yap kanun!Yüksek yargı organlarının üstünde bir organ daha kurdum:Saraytay!Herkes kendini buraya göre ayarlıyor! Kanunlar her bakımdan önemli. . Yerel seçimler sürecinde “ekonomi dışında her şeyin konuşulması” ilkesi çerçevesinde milletin anayasadan da bıkmasını sağlamak üzereyiz. Sonra kin ve nefret diline yeni sözcükler ekleyip piyasaya süreceksin! Bazen üretim hataları oluyor, yeterince kin ve nefret üremiyor ama o zaman da “korku”yu devreye sokuyorum. . Atlar yine rahatlar. Ne zaman hangisi işimize gelirse onu kullanırız. ” diye düşünüp tedirgin oldu. Halkı kin ve nefretle beslemek, ekmekle beslemekten daha kolay. Tutturmuşlar, “masumiyeti karinesi”!Ulan cibiliyetsizler, bunun ne anlama geldiğini biz bilmiyor muyuz? Önce şu ilke yerleşecek:Herkes bize mahkûmdur, bize mahkûm olmadığını düşünen terörden hüküm giyer, mahkûm olur!Bunu “mahkûmiyet karinesi” olarak kayda geçirdik. Meclis istediğim hızda çalışmıyor. Diyorum ki aynı konuda 4-5 kanun çıkarın. . Boru ötünce, atlar yem gelecek deyip rahatlar. . Tarihte, atlarla sefere giderken, yem verilmeden önce “yem borusu” çalınır. Anayasada ne yazarsa yazsın, gerçek budur. Seferde yem azalınca yem verme aralığı da artar. Hemen haklıyorum!",. *** Anayasada, yasalarda sakatlık bir değil ki! Hangisini düzelteceğime şaşırıyorum. Kontrollü kaos ortamı yarattım. Sonrasında “Mademki millet bu anayasanın sorunlu hale geldiğini düşünüyor. Olaya CHP’yi bulaştırıp olayla ilgili yayın yasağı getirmek çok iyi oldu!***Önümüzdeki günlerde, milletten oy toplama teknikleriyle ilgili yöntemleri insanlığın hizmetine sunacağım. . Ver korkuyu, al oyu! İstanbul adliyesi’nin koridorlarında “Yaşasın şeriat” diye slogan atanların başına bir şey gelmesin diye özel güvenlik ciddi önlemler aldı. Bunun en iyi meyvelerini yargıda alıyorum. Arada uyanıp “Hakkımı istiyorum” diyen olursa. Biraz zam yapıyorum. Aradan zaman geçiyor, biraz daha. Sonra, “Zam gelebilir” diyorum. Anayasa Mahkemesi “hukukça” diye yabancı bir dil kullanıyor ama olsun, biz yok saydığımız için varlığının anlamı olmuyor. . Atlarsa az sonra yem geliyor diye rahatlar. Başlığını şimdiden paylaşayım:Oy istenmez, alınır!İpuçlarından birini vereyim. . . Atlar acıkıp huysuzlaşırsa arada yem borusu çalınır ama yem verilmez. Yenisini yapalım” diye bir hamle daha düşünüyoruz. Sonra adliye girişine teröristlerin giriş yapması, işi daha karmaşık hale getirdi. Tabii millet korktu, “Adliyede böyleyse. Birkaç boş borudan sonra bir boruda yem verilir. Gelmeyince yine huysuzlaşırlar. Yol haritam açık ve net:Her şeyi belirsiz hale getir, belirleyici ol!Seri üretime bağladığımız terörist imalatının son örneği Can Atalay olayında da her şey öngördüğümüz gibi gidiyor.